27 Mart 2008 Perşembe

LETONYADAN ESİNTİLER...VE EVE DÖNÜŞ...


Acaba şekil miydi insanı farklı gösteren,yoksa insan mıydı farklı görmek isteyen? İşte Letonya'da kaldığımız süre içerisinde ne kadar farklı olduğumuzu gözlemledik.Değişik bir coğrafyanın esmer insanları olarak dikkat çekiyorduk.Tabiki herkesin orda sarışın olması da bizim dikkatimizi çekiyordu.Ama zaten önemli olan da farklılıkları kaynaştırmak değil miydi? Hani insan bazen zamanın geçmesi için birşeylerle uğraşır ya evet işte biz de uğraşıyorduk ama içten içe zamana karşı direniyorduk,zamanın geçmesi bizim için üzücü birşey olmuştu artık. Günlük çalışmalarımızla giderek herkes birbirini daha iyi tanıyor ve birbirleriyle kaynaşıyordu.Faaliyet yerimiz olan ''Vişki Profesional High School''da 1920 yılından günümüze kadar yapılan çeşitli çalışmalar ve el sanatları ürünlerinin sergilendiği bir müze mevcuttu.Bu müzede öğrenciler çalışıp el becerilerini geliştirmektedirler.Ancak müze görevlisinin anlattıklarına göre son yıllarda çalışmalarda gözle görülür bir düşüş olmuştur.Bu müze Vişki bölgesinde gezip,bilgi sahibi olduğumuz ilk mekandı.Yine aynı okul içerisinde konferans salonu niteliğinde ancak çoğu zaman oyun(dans,disco vb.) salonu olarak kullanılan bir yer daha mevcuttu ve burada daha sonra 3 ülkenin oyunları sahnelendi.Program dahilinde her gün çalışmalara devam ediliyordu.Yaptığımız çalışmalardan biri de halkoyunları çalışmasıydı.Her ülkenin bir oyunu tüm gruplar tarafından çalışılıp final gecesinde okul yönetimi,öğrenciler ve proje temsilcilikleriyle ilgili kişilerin davet edilmesiyle oynandı.Hepimiz birbirimizin oyunlarını en iyi şekilde oynamak için uğraştık ve 3 farklı oyunu ardı ardına bir orkestradaki farklı enstürmanların aynı melodiyi çalması gibi oynayarak büyük ilgi gördük.Bundan sonraki kısımda Vişki Profesional High School'un dansçıları tarafından çok güzel oyunlar oynandı.Final kısmında ise projedeki tüm gençler yaygın eğitim sürecini belgeleyen ''Youthpass'' sertifikalarını aldı.Etkinlikten sonra oyun salonunda geceye kadar eğlence düzenlendi.Gecenin verdiği yorgunlukla soğuk kış havasında dinlenmeye çekilme anları vardı birde... Proje dahilinde Letonyanın Daugavpils şehrinde bulunan kiliseleri görmeye gittik.Bunlardan en ilginç olanı Mini Vatikan olarak bilinen ''St. Peter'' kilisesi idi.Kilise çok eski olmamakla birlikte iç ve dış görünümüyle muhteşem bir yapıya sahipti.Tabiki her bir kilisenin kendine göre gizemli efsaneleri de mevcuttu.Bu kilisenin bulunduğu alan içerisinde bir çeşme vardı ki inanışa göre suyu her derde deva idi.Onun için herkes bu sudan içmeye gelir kimisi şişelere doldurup evine götürürdü.O sudan içmek bize de kısmet oldu ve gerçekten ferahlatıcı,güzel bir tadı vardı... Bundan sonraki gün yine gezilere devam ettik.Daugavpils şehrinin Subate bölgesinde otantik bir mekanda el yapımı mutfak araç-gereçleriyle değişik yemekleri tatmak ise farklı bir güzellikteydi.Ve bu yemeği yerken kurallara uymak kesinlikle zorunluydu.Bir gelenekti süregelen...Beyaz ekmek yemek yasak ve yemekten önce el yapımı votkadan bir yudum içmek vardı(tabi bizim için isteğe bağlıydı)... Tesadüf o ki proje süremizde Letonyanın bayramını da görmüş olduk.Malinova Belediyesinin organizesiyle düzenlenen festival oldukça eğlenceliydi.''Easter Traditions'' yani Paskalya gelenekleri vardı, bu geleneklerde yumurta bayramı kutlandı.Malinki gençlik kulübü tarafından şarkılar söylendi ve danslar oynandı. İşte Mardinden başlayıp Diyarbakıra,İstanbula ordan Letonyanın başkenti Rigaya ve ordanda Daugavpilse geçip Vişki köyünde yaptığımız faaliyetlerden sonra eve dönme vakti gelmişti.Önceki akşam herkes çantalarını hazırlamıştı ancak eve dönme üzüntüsü sarmıştı herkesi.Heyecanla geldiğimiz yerden üzüntüyle dönüyorduk çünkü gerçekten güzel şeyler yaşadık,iyi arkadaşlıklar kurduk.Projedeki herkesle Vişkiden Daugavpilse geçtik.Orda Letonyalı arkadaşlarımızla vedalaştıktan sonra,Finlandiyalı arkadaşlarımızla Rigaya hareket edecek olan otobüse bindik.3 saatlik yorucu bir otobüs yolculuğundan sonra Rigaya gelmiştik.Ve o an...Letonyalı arkadaşlarımızdan ayrılmanın verdiği üzüntüyü henüz üzerimizden atmamışken Finlandiyalı arkadaşlarımızdan ayrılma vakti gelmişti.Bu ayrılık diğerinden daha zor oldu çünkü artık etrafımızda hiç yabancı arkadaşımız kalmayacaktı.Kimi üzgün kimi gözü yaşlı bir şekilde vedalaştıktan sonra 15 dakikalık bir otobüs yolculuğuyla havaalanına geldik.Bütün haftanın verdiği yorgunlukla havaalanındaki banklara uzanıverdik ve 06:30'daki Riga-İstanbul seferini beklemeye başladık.Birkaç saat sonra uçuş saati gelmiş ve uçaktaki yerlerimizi almıştık.3 saatlik bir uçak yolculuğuyla İstanbula gelmiştik.Bundan sonra ise İstanbuldan Mardine gitmek üzere en son otobüs yolculuğumuz başladı.İşte böylece bir projeyi bitirmiş olduk... Bu projede amaç projenin başlığına uygun olarak ''Bir Dünyada Değişik Yaşamları Tanımak ve Tanıtmaktı''çalıştık,oynadık,gezdik ve gördük...Farklılıkların birer zenginlik ve bir bütünün birer parçası olduğu kanımızı güçlendirmiş olduk...Tanıdık ve tanıttık...Projedeki tüm arkadaşlarımızın bu günlüğü okuyarak yaşadıklarımızı anımsayıp ona göre şu an ki düşüncelerini yansıtan birer yorum yazmalarını rica ediyor ve bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum...

blog comments powered by Disqus
blogger guzel kadin erdal damacana kurumsal blog blog indir künye robot blogger tema
 
Değişin,Değiştirin
Destekçilerimiz | Hakkımızda | Yardım | Albümler